Uzun bir zamandır bir şeyler yazmıyorum.
Olup bitenler karşısında biraz şaşkınım, biraz mahçubum ve biraz da üzgünüm.
Olup bitenleri değerlendirecek kadar yeterli derecede sağlıklı veriye de sahip değildim.
En azında ortadaki verileri yeterli ve sağlıklı görmüyordum.
Olup bitenlerin tüm partiler açısından seçmen tarafından mutlaka bir karşılığı olacaktır ve yine olup bitenlerin hukuki boyutu benim alanıma girmez.
Dolayısıyla bu konuda bir şey ifade etmem doğru olmaz.
Herkes bir şeyler söylüyor, herkes bir şeyler yapıyor ama hangisinin kime göre doğru, kime göre yanlış olduğunu kestiremiyordum.
Ağızdan çıkacak her kelimeye farklı anlamlar yüklenme ihtimali çok yüksekti.
Birini incitirim
, birine yanlış bir malzeme verebilirim diye yazmak istemedim.
Çok sevimsiz, çok lüzumsuz tartışmaların içine girdik maalesef.
Geçen süre içinde fotoğraf biraz daha netleşmeye başlayınca bir analiz yapma zamanının geldiğini gördüm.
Büyük fotoğrafa bakarak bir şeyler ifade etmek istiyorum.
Görünen o ki Türkiye'nin yükselişini hazmedemeyenler var maalesef.
Hazmedemeyenler ne yazık ki bir kesimi kullanarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef tahtasına koydular.
Ortada çok ciddi planlı bir kardeş kavgasına şahit oluyoruz.
Bu kavga bütün etik değerleri zorlamaya başladı.
Nereye kadar gider, hangi boyutta devam eder kestirmek gerçekten çok zor.
Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş profilindeki iki adayın CHP'den aday gösterilmesi aslında plan hakkında ipucu vermeye yetiyor.
İsmi zikredilen iki aday da milliyetçi ve muhafazakar değerlere yatkın kabul edilmektedir.
Bütün planlar bu iki isim üzerinde yapılmaktadır.
Tüm adaylar YSK tarafından ilan edilir edilmez başta İstanbul ve Ankara adayları olmak üzere ak partinin tüm adayları ile ilgili bu güne kadar örneğine şahit olmadığımız boyutta yıpratma ve karalama kampanyaları ile karşılaşabiliriz.
Ak parti; İzmir’i, Adana’yı, Antalya’yı, Diyarbakır’ı birden kaybederse herkes bunu çok normal karşılar veya hepsini birden kazanırsa yine normal karşılanır.
Ancak İstanbul ve Ankara’dan birini kaybederse işte o zaman Türkiye'de yeni bir dönem başlayacaktır.
Ak partinin İstanbul ve Ankara adayları için gerçekleştirilecek yıpratma kampanyaları sonucunda milliyetçi ve muhafazakar seçmenlerin Mansur Yavaş ve Mustafa Sarıgül'e yönelmeleri hesap edilmektedir.
Onun için ak parti mutfağının şu aralar bu duruma kafa yorduğunu tahmin ediyorum.
YSK'ya listeler verildiği gün sürpriz değişikliklerle karşılaşabiliriz.
Burada amaç, kuvvetle muhtemel, acımasız, etik sınırları zorlayan, mide bulandırıcı yıpratma kampanyalarında en az darbe yiyebilecek potansiyele sahip adaylarda karar kılınmasıdır.
Ak parti bunun üzerinde ciddi düşünmelidir ve bunun için yeterli zamanı da vardır.
Kadir Topbaş durumu belki kurtarabilir ama ayni şeyi Melih Gökçek için söylemek çok zordur.
Melih Gökçek, yıpratma ve karalama kampanyasından en fazla etkilenecek adaylardan biri olacaktır.
Ak partinin bu durumu değerlendirmesi gerekebilir ve bu durum ihmal edilecek bir durum değildir.
İstanbul ve Ankara illerinin birinde yaşanabilecek bir yol kazası Ak partiye çok pahalıya mal olur.
İstanbul'da Kadir Topbaş doğru bir aday olabilir ama ak partinin Mustafa Sarıgül için seçtiği seçim kampanyası stratejisinin şu ana kadar yanlış olduğunu düşünüyorum.
Ak parti İstanbul'da hizmetlerini ve seçmen sadakatini seçim kampanyasının merkezine almalıdır.
Mustafa Sarıgül ile hiç uğraşmamalıdır.
Ankara'da ise Melih Gökçek'e teşekkür etmeli ve yerine yıpranmamış, olası yıpratma ve karalama kampanyalarından daha az etkilenebilecek genç ve dinamik bir adayda karar kılınmalıdır.
Önümüzdeki günler ne getirir bilmiyoruz ama bu kararları alabilmesi için ak partinin hala zamanı vardır.
Bekleyip göreceğiz!