O HİÇ YAŞAMADI Kİ!

06/07/2009 | Doç. Dr. Ahmet TAN | 148


O kadar minik ti ki tabuta bile koymamışlardı.

Avuçların içinde sanki dağılıp düşecekti.

Bembeyaz kefen içinde musalla taşına bırakılıverdi.

Saf tutulacaktı ama kimsecikler yoktu ki.

Üç saf tuttuk 14 – 15 kişi ile.

İmam için belki de en kolay cenaze namazı idi.

Usulen bir iki şey söylendi ve er kişi niyeti ile kılındı namazı.

“Hakkınızı helal ediyor musunuz?”; “O’nu nasıl bilirdiniz?” bile denilmedi.

Çünkü O; hiç yaşamadı ki.

Hak nedir bilmedi

 

, kimse O’nu, O kimseyi tanımadı.

Bir yakını yine iki avucun arasına alıp arabasına götürdü.

Mezarlıkta araba bile tahsis etmediler.

Çok yoğunluk varmış, kusura bakmayın dediler.

Olsun, kendi arabalarımız da yeterli idi.

Aile mezarlığına götürdük.

Mezarlığın başköşesine, minik bir yere sığdırdılar.

Koskoca aile mezarlığında zaten sadece bir kişi yatıyordu.

O da ailenin anneannesi imiş.

Anneanne aileden herkesten önce gitmiş belli ki.

Ne bilebilirdi ki sonrasında ailenin en küçük ferdinin geleceğini.

Çok kısa süre içinde toprağın altında kaldı gitti.

Zaten minik ti, ne kadar toprak gerek ti ki.

Görevli işini bitirdikten sonra fatihalar okundu.

Baş sağlığı dilenip herkes dağıldı.

Melek gibi ruhu uçtu gitti.

Sorgu suali de çok kolay geçmiştir.

Hayatı tatmadı.

Yeşili, kırmızıyı görmedi.

Gökyüzünün maviliğini de.

Hatta annesini babasını bile.

O hayata öyle başlamıştı.

Küvezden hiç çıkamamıştı.

Yaşadığı, yaşamaya çalıştığı günler oksijen çadırında geçmişti.

Çok mücadele verildi yaşaması için.

Çok uğraş verildi hayata tutunması için.

Ama olmadı.

O’na biçilen hayat o kadarmış.

Dünyayı transit geçti.

Annesinin şefkatli kucağından mahrum kaldı belki.

Ama bilinmezdi ki annesinin şefkatli kucağından daha şefkatli ebedi bir kucağa melek misali uçarak gitti.

Melekler yoldaşın olsun.

Peygamber komşun olsun.

Mekânın cennet olsun BEBEK.

Annene Babana şefaatçi ol e mi BEBEK.

  •  
  • >