Antep usulü hafif bir yemek yemiştim.
Üzerime bir ağırlık çöktü.
Göz kapaklarımı taşıyamaz oldum ve harika bir şekerlemeye daldım gün ortasında.
Dalmasına daldım da bir de ne göreyim.
Bir stattayım.
Biz statların kapasitesini binlerle ifade ederiz.
Bu stat binler değil milyonlar kişiyi alacak kapasitede.
Ben 50 milyon diyeyim siz 60 milyon seyirci.
Tezahüratlardan
, bağırışlardan öyle anlaşılıyor ki seyircilerin yarısı bir tarafı diğer yarısı da ne yaptıkları belli değil, karmakarışık ve uğultulu bir şekilde diğer tarafı tutukları görülüyor.
Stadın tam ortasında bir boks ringi kurulmuş.
Ama bildiğimiz ringler gibi değil.
Ringin ortasında canhıraş bir şekilde kendini savunmaya çalışan bir boksör ve ona saldıran 10’un üzerinde diğer boksörler.
Fakat işin ilginç tarafı 10’un üzerinde boksörlerle mücadele eden yalnız boksör seyirci desteğiyle daha önce 12’nin üzerinde maç kazandığını öğreniyoruz.
Ama bu sefer boksörün yorgunluğunu da göz önüne alarak 10’un üzerinde boksörler acımasız bir şeklide saldırıyorlar.
Maçın bitmesine çok az bir süre var.
Yalnız boksör sayısal olarak yine önde gözüküyor.
Hesapta olmayan ise 50-60 milyon seyircinin son dakika tepkilerinin ne olacağı.
Stattaki bağırışlar, uğultular artarken tarafların karşılıklı vuruşları peş peşe gelmeye devam ediyor.
Tok bir ses ile uyandım.
İşler beni bekliyordu.
7 Hazirana giderken manzara aynen bu.
Değil mi ama?
Her şey 75 milyon insanın, hatta tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor.
Dün hiçbir şekilde bir araya gelmeyen, gelemeyen partiler işin “özgünlüğünü” bırakarak bir tek partiye karşı “birlik” olabiliyorlarsa bundan da bir hikmet vardır.
Demedi demeyin
, sandık çok şeylere gebe!