Ringe çıkacak pehlivanlar belli oldu.
Biri 21 yıldır Türkiye’yi idare eden Recep Tayyip Erdoğan, diğeri de bu güne kadar seçim kazanamayan Kemal Kılıçdaroğlu.
Öncelikle Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmemiz gerekiyor.
Sürecin başından bu güne kadar adı geçen adaylar içinde şansı en az olan kişi olsa da politik pazarlama çabaları onu masanın adayı yaptı.
ABD, İngiltere, Almanya ziyaretleri, gösterişli toplantılar, alo ben Kemal, geliyorum demeler hep bu sürecin hazırlıkları oldular.
Son iki üç gün içinde tam masa dağıldı derken bir gecede her şeyin değişmesi, Meral Akşener’in tekrar masaya dönmesi, yeniden toplanan masadan aday olarak çıkması tartışmasız Kılıçdaroğlu’nun başarıdır.
Şimdi önünde iki aylık bir süre var.
Bu süre içindeki performansı belirleyici olacaktır.
Şimdilik arkasına bir rüzgar almış görünüyor Ama Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ki 24 saat sonra karşımıza ne çıkacak bilmiyoruz.
Masadan başarı ile çıkan Kılıçdaroğlu’nun işi o kadar kolay olmayacak.
Seçmen son 2-3 gün içinde yaşanılanları unutmayacak.
Devleti idare etmek çok ciddi bir iştir.
Seçmen güven ister, uyum ister, umut ister, şeffaflık ister.
Konu daha çok sıcak.
Zamanla bazı konular gündeme gelecek.
Masanın son toplantısında öyle sıradan şeyler olmadı.
Çok üst seviyede tartışmalar yaşandı.
Bunu anlamak için birini dinlemeye gerek yok.
Çoğu zaman beden dili, sözlerden çok daha fazlasını söyler.
Seçime daha 70 gün var.
Bu 70 gün içinde daha çok şeyler göreceğiz.
İttifak partileri seçim sürecinde bu güne kadar kullandıkları gibi bir dil kullanırlarsa işleri çok zor olacak.
Bu masa daha çok su götürecek.
70 gün içinde karşımıza nasıl bir Kemal Kılıçdaroğlu çıkacak?
Bu sorunun cevabı 13. Cumhurbaşkanının kim olacağını belirleyecek.
Recep Tayyip Erdoğan cephesinden baktığımızda şunları söyleyebiliriz.
Girdiği her seçimi kazanan bir liderden söz ediyoruz.
Şu an Dünya siyasetinde sözü itibar gören ilk üç liderden biri olan bir liderden söz ediyoruz.
Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşta iki ülke lideriyle görüşebilen tek liderden söz ediyoruz.
Dünyanın birçok ülkesi bu gün ekmek yiyebiliyorsa bunu sağlayan bir liderden söz ediyoruz.
Terörle mücadelede cumhuriyet tarihinin yurt içinde ve yurt dışında en başarılı operasyonlarını yürüten bir liderden söz ediyoruz.
Cumhuriyet tarihinde hiç bir iktidarın, hiç bir liderin cesaret edemediği Ayasofya Camiisini yeniden açan bir liderden söz ediyoruz.
Türkiye’nin en kritik, en zor, en çetrefilli, kimsenin çözmeye yanaşmadığı tüm temel problemleri çözen liderden söz ediyoruz.
15 Temmuz kalkışmasını tersine çevirebilen bir liderden söz ediyoruz.
Son 20 yılda yapılan seçimlerde oy verdim diyenlerin oranı %65 olan bir siyasi partinin liderinden söz ediyoruz.
Eksiklikleri yok mu?
Tabi ki var.
Zamanı geldiğinde eleştirdiğimiz çok şeyleri oldu.
Ülke yönetmek, hele Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmek her babayiğidin harcı değildir.
Yoruldu, işletme körlüğü yaşadı, çok ağır baskılara maruz kaldı.
Partisini güncellemekte biraz ağır kaldı.
Bazı problemlere zamanında refleks gösteremedi.
20 yıllık iktidarı döneminde ilk kez bu kadar çok politik fırsat alanları bıraktı.
Bütün bunlara rağmen 2023 seçimlerine yıpranmamış, halkta karşılığı olan çatır çatır konuşabilen yeni yüzlerle seçime giderse Kemal Kılıçdaroğlu’na göre daha avantajlı bir durumdadır.
Anadolu’da çok güzel bir söz vardır; “kavgalı eve kız vermezler”!
Son iki üç gün içindeki kavgaları seçmen bir yere not etti.
İlginç ve zorlu bir seçim süreci yaşayacağız.
Birkaç hafta içinde yapılacak kamuoyu araştırmalarının sonuçları görülmeye başlayınca süreci sabote eden gelişmeler görebiliriz.
Temennimiz sakin, demokratik, hoşgörülü bir ortamda seçimlerin yapılmasıdır.
Siyaseti çok germeden, siyaseti çok ön plana çıkarmadan tarihimizin en büyük deprem felaketinin yaralarını sarmak daha öncelikli olmalıdır.